Teknoloji Pusula

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Teknolojipusula.com.tr’de

Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Teknolojipusula.com.tr’de

Teknoloji Pusula Teknoloji Pusula -
13 0
dijital yorgunluk - Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Teknolojipusula.com.tr'de

Modern Hayatın Baş Etmesi Zorluğı: Dijital Yorgunluk Kapıda!

Teknolojinin hızla ilerlediği günümüz dünyasında, sürekli bir koşturmaca ve bilgi akışı içindeyiz. Bu yoğun tempo, beraberinde pek çok sorunu da getiriyor. Medicana Sağlık Grubu Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, dijital yorgunluk kavramına dikkat çekerek, bunun modern yaşamın getirdiği kaçınılmaz bir sonuç olduğunu vurguluyor. Yaşar’a göre, günümüzün temposu insan biyolojisinin kaldırabileceğinden çok daha hızlı ilerliyor ve bu durum, yorgunluğu artık bireysel bir sorun olmaktan çıkarıp toplumsal bir mesele haline getiriyor.

Sürekli Yorgunluk: Bir Teşhis Değil, Sonuç

“Çok yorgunum” serzenişi, modern insanlardan sıkça duyduğumuz bir ifade. Ancak bu durum, Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar’a göre tek başına bir teşhis değil, altında yatan pek çok nedenin bir sonucu. Depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları ve iş yaşamının getirdiği baskılar gibi çeşitli faktörler, bu kronik yorgunluğun temelini oluşturuyor. Pandemi sonrası dönem ve dijital dünyanın getirdiği yoğun uyaranlar da bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor.

Dr. Yaşar, Dünya Sağlık Örgütü’nün tükenmişlik sendromunu (burn-out) bir hastalık olarak değil, iş yaşamına özgü bir stres yanıtı olarak sınıflandırdığını belirtiyor. Enerji tükenmesi, işle duygusal uzaklaşma ve mesleki verimlilikte azalma gibi belirtilerle kendini gösteren bu durum, modern dünyanın hızına ayak uydurmaya çalışan insan biyolojisinin sınırlarını zorladığını gösteriyor.

Dijital Dünyanın Yorucu Etkisi: Dijital Yorgunluk ve Sosyal Medya Bağımlılığı

Gelişen teknolojiyle birlikte bireyler, sürekli olarak bildirimler, mesajlar, aramalar ve sosyal medyadaki ‘kusursuz’ hayatlar gibi sayısız uyaranla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, ruh sağlığında dijital yorgunluk veya sosyal medya yorgunluğu olarak adlandırılan yeni bir tabloya yol açıyor. Dr. Yaşar, bu yoğun dijital uyaran maruziyetinin, insan beynini sürekli yüksek alarm durumunda tuttuğunu ve bunun da kronik strese neden olduğunu açıklıyor. Bu durum, vücudun sempatik sinir sistemini sürekli aktif tutarak ‘savaş ya da kaç’ modunda kalmasına yol açıyor. Yüksek kortizol ve adrenalin seviyeleri, vücudun ‘allostatik yük’ adı verilen yıpranma sürecine girmesine neden oluyor.

Yapılan araştırmalar, sosyal medyayı yoğun kullanan kişilerde kaygı ve depresyonun yanı sıra yorgunluk belirtilerinin de arttığını gösteriyor. Literatürde ‘sosyal medya yorgunluğu’, ‘teknostres’ ve ‘Fear of Missing Out (FoMO)’ gibi kavramlar, bu durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. FoMO ve sosyal medya bağımlılığı arttıkça, anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği ve genel bir tükenmişlik hissi de yükselişe geçiyor.

Çözüm Yolları: Yavaşlamak, Durmak ve Dijital Detoks

Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, sürekli yorgunluğun aslında bedenin ve zihnin bir alarm sistemi olduğunu belirterek, çözümün yaşam ritmini yeniden ayarlamakta yattığını vurguluyor. Özellikle pandemi sonrası artan ekran süresinin, uyku bozuklukları, hareketsizlik ve özgüven sorunlarıyla ilişkili olduğunu ifade eden Yaşar, ‘dijital hijyen’ ve ‘dijital detoks’ uygulamalarını öneriyor.

Dijital detoks, zaman yönetimi ve sınırlar koyma gibi davranışlar, dijital yorgunluk ve tükenmişlik hissini azaltmada bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemler. Başkalarının taleplerine ‘hayır’ diyebilme becerisi, kişisel zamanı ve enerjiyi koruyarak tükenmişlikten korunmayı sağlıyor. Bu sınırlar, sadece başkalarına değil, kişinin kendi mükemmeliyetçi iç sesine de konulmalı. Yatmadan bir saat önce ekranları kapatmak, melatonin salgılanmasını destekleyerek uyku kalitesini artırıyor. Belirlenen saatlerde bildirimleri kapatmak ise sürekli tetikte olma halini azaltıyor.

Ayrıca, gün içinde enerjinin yüksek olduğu saatleri belirleyip en zorlu görevleri bu zaman dilimlerine yaymak, bilişsel tükenmeyi önlemeye yardımcı oluyor. Farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizleri, anı yaşamaya odaklanmayı sağlayarak zihnin geçmiş kaygıları veya gelecek endişeleri arasında dolaşmasını engelliyor. Düzenli diyafram nefesi, parasempatik sistemi aktive ederek bedenin dinlenmesine olanak tanıyor.

Son olarak, enerji tüketen değil, anlam ve amaç katan aktivitelere zaman ayırmak, aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, yalnızlık ve tükenmişlik riskini azaltmada kritik rol oynuyor. Kendine karşı nazik olmak, hatalar karşısında yargılamak yerine destek olmak, mükemmeliyetçilikle mücadelede en etkili yollardan biri olarak öne çıkıyor.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir